Adem KALIN – Yazılım Mühendisi

Araba Sevdası

araba sevdası_Başlığı neden böyle seçtim? Çünkü tam da beni anlatıyor..

Aslında “Araba Sevdası” deyince aklıma çok eskilerden, ortaokul-lise dönemlerinden bir roman ismi geliyor. Az önce araştırdım, Osmanlı’mızın son dönemlerinde yazılmış bir roman imiş. Roman ile ilgili ayrıntıya girecek değilim, konum değil, isteyenler ona da linkten bakabilir : wiki

Peki ya neden tam olarak beni anlatııyor? Çünkü “Araba” benim için yalnızca bir vasıta olmadı hiçbir zaman. “Ayaklarım yerden kesilsin, yeter..” felsefesine hiç sahip olmadım. Benim için, koltuğuna oturduğumda kendimi farklı bir alemde hissettiğim, adeta kendimi bulduğum birşeydi her zaman. (Baştan söyliyim, bundan sonraki kısımlar, sıradan kişiler için çok saçma ve anlamsız gelebilir 🙂 okumamakta özgürsünüz.. )

Herşey, uzaktan gelen arabaların farlarından marka ve modellerini tahmin etmeye çalışmakla başladı. O günlerde ben zannedersem ilkokula falan gidiyordum. Mesela ailemle bir yere gidiyorduk, o zamanlar maalesef arabamız da yoktu ve otobüse talim ediyorduk. Özellikle geri dönüş zamanlarımız geceleri olduğu için durakta otobüs beklerken, kardeşimle yanyana durup, karşıdan gelmekte olan arabaların farlarına bakıyorduk. O zamanlar muhtemelen çok anlamasam da sallıyordum ve kardeşim de abisini bozacak değil ya, inanıyordu demek ki kerata 🙂 Gerçi şu da var, bahsettiğim dönem itibariyle ülkemizdeki marka ve model sayısı da belli yani, 2 elin parmaklarını zorlar cinsten 🙂

fast-furious-the-fast-and-the-furious-movies-5012351-1600-1200

Evet, herşey böyle başlamıştı. Derken ortaokul ve lise çağları geldi çattı. O dönemler, Tuning sektörünün ülkemizde yeni yeni canlanmaya başladığı, TOFAŞ’cı abilerimizin 2 jant değiştirmeyle, bi egsoz deldirmeyle yada ne biliyim farlara kaş attırmayla arabalarını modifiye ettiklerini sandıklaır dönem. Ne yalan söyliyim, bizim de çok çok bilgili olmadığımız ama o kadar da aşağılara düşmediğimiz bir dönem 🙂 Veee, “The Fast and The Furious” serisinin başladığı, bununla birlikte “Need For Speed Underground” serilerinin yoğun şekilde oynanmaya başladığı dönemler.. O filmleri kaçar kere izleyip bitirdiğimi hatırlamıyorum bile.

need-for-speed-underground-2-9

Yakın zamanlarda, ülkemizde modifiye ve tuning sektöründe yayın yapan dergiler de çıkmaya başlıyordu. Biz fiyatlarından dolayı ve öğrenci olmamız hasebiyle yalnızca raflarda bakıp, “oooovvv.. bu ne aaabi yaaa.. uffff” nidalarıyla ağzımızın suyunu akıtsak da, sektörün gelişmesine hayli katkıda bulunuyorlardı. Ancak hala ben TOFAŞ ‘çılardan nefret ediyordum (ki hala durum değişmiş değil)

Derken üniversite yılları, çıkan yeni filmler ve yeni oyunlar, daha büyük şehirde okumamız sebebiyle daha farklı farklı arabalar görmeler…. Üniversite yıllarımdan unutamadığım en önemli anılarım, bölümden arkadaşlarım sınav zamanları geldiğinde bilgisayarlarından oyunları kaldırırken benim tam tersine stres atmak için NFS’ nin yeni serisini kurduğum zamanlardır 🙂 Öyle ki, ertesi gün sınav vardır ve kafam davul gibi olmuştur ama benim o kafayı bir şekilde boşaltarak tekrar derse dönmem gerekiyordur. Peki ya bu nasıl olacak? Benim için tek derman NFS 🙂 Hatta şöyle söyliyim, NFS Carbon’u sadece sınav dönemlerinde birkaç kez bitirmişimdir.

Ve sonunda üniversite de biter ve iş hayatı başlar.. O sırada, yıllardır hayalini kurduğum, yolda gördüğümde arkasından dakikalarca baktığım tek araba vardır : BMW E46 3.20 ci…. Offf.. Şimdi bile yazarken içim eriyor. Evet, bu kasayı ilk gördüğüm andan itibaren içimden geçen tek düşünce “Birgün gelecek, sana mutlaka binicem. O koltuğuna mutlaka oturucam..” Onu ilk gördüğüm anı hiç unutmuyorum, daha dün gibi aklımda.. Dersaneme gitmek üzere yoldayım. Sokağın sağ tarafında bembeyaz nur gibi parlayan o güzellik duruyor. Aman Allahım.. Bu nasıl bir makinasır öyle yahu. Bunu tasarlayan mühendis nasıl bir ruh haleti içerisinde tasarlamıştır acaba.. Aynası bile ayrı bakıyor.. hiç abartmıyorum, dakikalarca o arabayı süzdüm, döndüm döndüm tekrar baktım..

DSC_2073

Evet, iş hayatı başlar… Askerlik, evlilik derken hayata erken başlarım.. Sonrasında 2 farklı arabayı büyük cesaretle alıyorve kısa süre içerisinde satıyorum ve ilkini almamın üzerinden 9 ay geçmeden 3. arabam ve hayallerimi süsleyen o güzelliği almak üzere niyetleniyorum. uzun süren bir araştırma ve eleme süreci sonuda, evet sonuda E46 ‘ma kavuşuyorum.. Şükürler olsun..

Derken, her geçici zevk gibi o da gelip geçiyor ve 6 ay sonra onu da satıyorum 🙂 Ama hala unutamıyorum E46’mı.. Gerçekten çok seviyordum 🙁

Bu süreçte bir de Drift sevdası başlıyor bende tabi. Tokyo Drift filminde mi gördüm ilk drift karelerini hatırlamıyorum. Ama öyle bir işliyor içime ki, adeta bir sevda olup sürüyor. Halen bu amacıma tam anlamıyla ulaşamadım. Bu işin eğitimini almak istiyorum. İleride inşallah bir araba da yapıp, yarışlara da katılmak istiyorum. Nasip..

Şu an bu sevdanın peşinde, organizasyonları deli gibi takip ediyorum. Mümkün olduğunca katılıp çekim yapmaya çalışıyorum. Planlarım yolunda giderse yakında bir de profesyonel fotoğraf makinası alarak çekimlerimi taçlandırmak istiyorum.

“Araba Sevdası” ndan yola çıktık. Ve buralara kadar geldik işte. Mümkün olduğunca kısa yazmaya çalıştım, sıkmadan.. Sonuç olarak, evet otomobil dünyası ve artık özelinde de DRIFT sporu benim için gerçekten bir sevda. Allah inşallah ulaşmayı da nasip eder 🙂

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir